HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



Gizem Nur Demir

KELİMELERİN BÜYÜSÜ  

Kelimelerin yegâne varlık sebebi düşüncelerin ifadesinin gerçekleştirilmesidir. Kelimler, düşünme faaliyetinin gerçekleştirildiği her an var olur. Bazı kelimeler toplumların kültür unsuru olarak görülebilecek derecede sık kullanılır. Kimisi ise artık toplumlar tarafından kullanılmaz, tedavülden kalkar. Kimileri de vardır ki anlamı değişir, yitirilir ve yeni oluşan anlam ilk akla gelen anlam olur. Bu yazının konusunu oluşturan ise içini zamanla farklı anlamlarla oldurduğumuz ve hemen hemen herkesçe kabul edilen kelimelerdir.

            René Guénon, Doğu ve Batı isimli düşünce yazısında Batı toplumlarının dünya tarihindeki anomaliyi temsil ettiği düşüncesi hakkında argümanlarını sunmuştur ve bunu yaparken Doğu ve Batı toplumlarını kıyaslamıştır. Batı’nın misyonerce kelimeleri ustalıkla yönettiğinden neredeyse her argümanında bahsetmiştir. Batı ülkelerinin Reform, Sanayi Devrimi, (yazar kitapta bu olgulardan doğrudan bahsetmese de işaret ettiği dönemlerin bunlar olduğunu düşündürmektedir) gibi gelişmelerle hızlı bir dönüşüme girmesi ile diğer toplumlarla teması gerçekleşmiştir ve bu tems yalnızca ekonomik, politik olmamıştır. Olgular sonucu ortaya çıkan fikirler de olmuştur. Yazara göre fikir dediğimiz şey kelimelerden ibarettir ve Batı’ya baktığımızda kelimeler büyüsünü tüm gücüyle göstermektedir çünkü bazı fikirlerin bu denli hızla yayılması ilginçtir ve Batı toplumları bunu başarmıştır. Kelimelerin gücünden bahsedecekken eksiklik olmaması adına belirtmek isterim ki bu yazıda Batı derken kastımız Avrupa toplumudur.

Batı toplumlarının diline pelesenk olan ve Batı dışındaki toplumların da bu kavramdan bahsederken Batı’dan örnek verdiği kavram medeniyettir. “Civiliser” (medenileştirilme) fiili 18. yüzyılda kullanılmasına rağmen kökteşi “civilisation” (medeniyet) kelimesi Fransız İhtilali’nden hemen önceki dönemdeki iktisatçılar tarafından kullanılmıştır. Medeniyet kelimesi Akademi Sözlüğü’ne yüz yıldan az bir süre önce girmiştir. Kelime, TDK tarafından eş anlamlısı uygarlık olacak şeklinde yani bir insan topluluğunun birikimlerine verilen ad olarak tanımlanmıştır. TDK’nın bu tanımı, medeniyet kavramının insanlığın varlığından bu yana var olduğunu düşündürmektedir.

René Guénon’nun eleştirisi ise medeniyeti, Latince ‘civilis’ kökünden türeyen ve anlamı şehirli olan bir kelime olarak algılanmasıdır ve bu bağlamda medeniyeti; ilmi keşiflerin yapıldığı, endüstri ve ticaretin geliştiği, refahın geliştiği modern dönemle ilişkilendirilmesidir. Tüm medeniyetlerin genel özelliklerini veya belirli bir medeniyetin genel özelliklerini sınırlı bir formüle sıkıştırmaya çalışmanın gereksiz olduğu kanaatindedir. Diğer bir değişle Pascal’ın kolektif insan tasavvurunun mümkün olmadığı ve medeniyetin belli bir zümreye ait temsilin olduğunu savunur. Nurettin Topçu’nun da “Medeniyet insanlığın muayyen tarihi devirlerinde bir zümre cemiyetin benimsediği vasıtalarla çalışarak ortaya koyduğu ve yaşattığı teknik eserlerin ve yaşayış şekillerinin bütününe denir." (Günay, 2020, s.78). ifadesi Guénon’un bu fikrine denk düşer.

Medeniyeti modern dönemle ilişkilendirenlerin de zihnindeki modern kelimesi ilerlemek kelimesinden ayrı tasavvur edilmez. Oysaki modern, geç dönem Latincesindeki modernus terimi “tam şimdi, şu anda” anlamına gelen modo ön eki, modus’un -den halinden türemiştir. Modus terimi etimolojik zincirinin sonuna kadar gidildiğinde, Hint Avrupa dillerinde “ölçmek, sınırlamak, uygun ölçü almak, düşünmek” anlamlarına gelen med ve met köklerine ulaşılmaktadır. Modus kelimesinin etimolojik anlamları arasında “ölçmek, ritim, tarz, usul, nağme” olmakla birlikte, ayrıca gramerde “kip” (mood) anlamı da vardır. Türkçemize de geçmiş bulunan moda teriminin kökeni yine modus’a bağlanmaktadır." (Toprak, 2009, s.4). Bu noktada modern olarak tanımlanan her durum, davranış, oluş zamanına ve mekanına özgüdür.  Modern olarak bahsedilen davranışlar ve olaylar değişir, gelişir, tartışılır ve her zaman ilerlemek anlamına gelmez. Yine bunun bu biçimde algılanmasının nedeni ilerleme kavramının zihinlerde vuku bulma halidir. Pascal’ın insanlığı sürekli öğrenmeye devam eden ve her yeni bir öğrenimin ardında kalanı ‘eski’ olarak adlandırması, Batılıların ilerlemenin manasını nasıl tanımladığına örnek teşkil etmiştir eder ve yazar yalnızca bu tanımdan yola çıkmaz. Bacon’un “Bu zamanlar dünyanın kadim olduğu eski zamanlardır, bizim kadim saydığımız zamanlar değildir.” sözü de örneklerden biridir. Guénon’a göre bu bir safsatadır çünkü yalnızca bugündekini ilerleme olarak saymak ama bugüne gelinene dek yararlanılan medeniyetleri görmezden gelmek sığ bir düşüncedir ve ilerleme kelimesi de modern tapınmanın putları arasında yerini almıştır.

Modern Batı medeniyetlerinin ilmi olduğu fikri de özünde bir fikir değildir diyen Guénon şu şekilde ekliyor “çünkü bu kelimeye en fazla inanarak telaffuz edenlerin bile manası hakkında fikri yoktur.” Batı ilminin tüm bilgileri kapsadığını iddia eder ve düşüncenin özgürleşmesi kisvesi altında bir dolu boş inanç ve hurafe biriktirir. Eleştirilen nokta ortaya yeni felsefi düşüncelerin koyulması değildir. Eleştirinin muhatabı, bu fikirleri ilim diye aktarıp evrenselleştirme gayesidir. Bu noktada ihtiyaç duyulan felsefe ve ilmin ayrışmasıdır. Yazar, ilmi olarak görülen teorilerden örnek olarak Evrim Teorisini vermiştir ve evrimin hatalı sentezlerden oluşmasına rağmen kanun gibi aktarılmasını da bu tenkitine eklemiştir.

Medeniyet, ilim, modern, ilerleme René Guénon’nun Doğu ve Batı isimli yazısının temel ayaklarını oluşturmaktadır ve bu kavramları anlamak düşüncelerini anlamak açısından önemlidir. Yazara göre tarih boyunca ister Doğulu olalım ister Batılı olalım, yaptığımız icraat faydalı yahut zararlı olsun söylediğimiz, yaptığımız faaliyetleri aktarımımız tüm algıları yönetir ve değiştirir. Algıları yönettiğimizde ise kabul ettirmek daha da basit bir hal alır tıpkı aydınlanmayı yaşayan Batılılar ve tüm dünyaya yaydıkları fikirleri gibi. Bu kelimelerin anlamlarının süreç içerisinde değişmesi, aktarım biçimleri aracılığıyla olmuştur öğrenğin Fransız İhtilalinden doğan ulus devlet fikirleri, düşünce yoğunluğu yüklenmiştir ve düşüncenin ne olduğu önemli olmaksızın duygulanım uyandırma yöntemi ile propagandası yapılmıştır.

 

KAYNAKÇA

Günay Durmuş, “Medeniyet Kavramını Açıklamak İçin Bir Yaklaşım”, Felsefe Dünyası Dergisi, 72(2020), 76-92.

Toprak T. Burak, “René Guénon’da Doğu-Batı Karşıtlığı ve Modernite Eleştirisi”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2009.

 


Sayfayı Paylaş :