HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



Dudu Ettekin

EBEDİNİN PEŞİNDEKİ SPİNOZA

Sıradan hayattan, sıradan insandan ve sıradan heveslerden yorulan Spinoza diyerek başlıyor kitap tanıtılmaya ve onun aklın ıslahını anlatan, bunun yöntem ve tekniklerini belirten açıklamalarıyla devam ediyor.

Spinoza en başta endişelenilen şeyin ruha tesir etmesi, peşine düştüğümüz şeylerin bir gayesi olmasından bahsediyor ve bizlerin aslında günlük hayatta peşinde olduklarımızın uçuculuğu ve niteliksizliğinden dem vuruyor. Bu niteliksiz istekleri ise servet, itibar ve ihtiras olarak üçe ayırıyor. İhtirası sonunda pişmanlık veren yönü ile, itibar ve serveti ise başkalarına yaranma çabası ile sonuçlandırıyor ve böylece bunların beyhudeliğini  vurguluyor.  ‘Oysa ezeli ve ebedi olan şeye duyulan sevgi, ruhu sevinçle besler; hem de her tür hüzünden arınmış sevinçle’ diyerek aslında mutluğun kendisine göre tanımını uçucu ve değişken olmayan şeylerde, ana kaynağında aramaya yöneliyor. Böylece aslında toplumlar neden sürekli bir mutsuzluk çemberinin içinde dönüp duruyor ve elde ettiğimiz şeylerden alınan haz neden bu kadar geçici oluyor gibi daimi problemleri de  anlayabiliriz bir bakıma.

Yine Spinoza, dönemindekilerin düalist düşüncelerine ve din anlayışına karşı olarak daha bütüncül ve her şeyi tek bir çatı altında toplayan kendi anlam yolunu çiziyor. Bu yol da onu doğru bilginin ve doğru bilgiye ulaşma yöntemlerinin sorgusuna götürüyor.  Bilgi çeşitlerini kulaktan dolma, günlük hayattaki tecrübelerden alınma, bir şeyin özünü başka bir şeye bakarak ve kıyaslayarak çıkarma, salt öz olan ya da buna en yakın olan bilgi olarak dört gruba ayırıyor. Ayırdığı bu bilgi gruplarının hangisinin daha doğru ve etkili olduğunu üzerine kafa yoran Spinoza, dördüncü bilgiyi en temel olan olarak alıyor ve daha sonra buna ulaşmanın yolları üzerinde duruyor.

İşte bu noktada da Spinoza akıl ve onun özelliklerini baz alıyor ve arı ve net bir akıl portresi oluşturarak bu bilgilere  ulaşmaya çalışıyor.’ Akıl da kendi tabi kuvvetiyle kendisi için zeka ürünü aletler yapar ve bu aletler zeka ürünü başka donanımlar için başka güçler edinir’ diyerek de akıl ve aklın alt aletlerinin de kendi içindeki ek aletler yaratma sirkülasyonuna değiniyor. Bunun için ise kendi anlama kapasitemizi bilip zihnimize kılavuzluk edecek belli kurallar bütününü oluşturarak zihnin ekstra yorulup iyice sapmadan bilgiye ulaşma yolunu çizeceğini belirtiyor.  Spinoza için aklı bulandıran ya da akıl ile saf bilgiye ulaşma yolunun önüne engeller koyan bazı kavram ayrımları var çünkü.  Bunların başta gelenlerinden biri olarak hayal gücünü gösteriyor. Ona göre hayal gücü ile elde edilen uyarımlar bilgi niteliğinden uzaktır. Bu yüzden aklın ve hayal gücü ayrımının mutlaka yapılması gerekir. Çünkü ayrıca hayal gücü doğru bilgiye de ket vurmakta ve aklın aletlerinin işleyişini yavaşlatarak sekteye uğratmakta. ‘Bir hayalin asla yeni bir şey yaratmadığı ya da yeni bir şey sunmadığı açıkça anlaşılacaktır.’ diyerek bu konudaki kati fikrini gözler önüne seriyor Spinoza.

Spinoza’nın hayal gücü ile birlikte eleştirdiği ikinci bir unsur ise soyutlamalar.  Spinoza’ya göre, birey soyutlamalar yaptıkça gerçek bilgiye ve gerçek bilginin de bağlı olduğu esas öze giden yol karmakarışık bir hal alıyor ve Spinoza kitapta  gerçek bilginin mutlaka açık seçik ve anlaşılır bir nitelik taşıması gerektiğini sürekli tekrar ediyor.  Spinoza tikelleştirme kavramının da üzerinde duruyor ve bir şeyin tikelleştirildiği sürece anlaşılmasının daha kolay olduğunu savunuyor.  Ve son olarak Spinoza akıl ve hafızanın da ayrımına değiniyor ve bunların birbirinden farklı şeyler olduğunu ve hafıza ve unutkanlık gibi kavramların akıldan ayrı ele alınması gerektiğini, aklın bunu içermediğinin ayrımını bizlere sunuyor. ‘Biz halihazırda hafızada salt zihinden kaynaklanan bir şey görmüyoruz.’ diyerek de yine bu ayrıma vurgu yapıyor. Kitabın son bölümlerine doğru ise şüpheli kavramlar hakkındaki görüşlerini bildiriyor. Spinoza  bu şüpheli kavramların zaten açık ve seçik kavramlar  olmadığını ve bu yüzden de doğruya götüremeyecekleri sonucuna varıyor.

Sonuç olarak Spinoza kitabında doğru bilgi ve bu bilgiye ulaşmada en makul görünen yol olan akıl ve aklın aletlerini, özelliklerini ve aklın bulanmasına yol açan etmenleri gözler önüne sererek bu doğru bilgiye giden en kısa ve pürüzden uzak yolu oluşturmaya çalışıyor.  Sonsuz şeylerin  hangi yasalara uyarak meydana geldiği ve iç yüzlerinin ne olduğu bir bakıma Spinoza’yı sürükleyen. İlk nedenin peşine düşmeye başladığımızda mutlak bir temele ihtiyacımız olacağını bu temelin de akıl ve aklın özellikleri, aletlerinin ta kendisi olduğunu söylüyor. Bu yüzden de aklın en açık seçik özelliklerine odaklanmanın da bu gayelere ulaşma yolu olduğunu belirtiyor.  ‘Acaba her şeyin nedeni olan bir varlık var mı, hatta bu nasıl bir doğaya sahip olan bir varlık ki zihnimizdeki kavramı bizim bütün kavramlarımızın da nedeni olabilsin’ diyerek aslında biz Spinoza’nın düşünce kalıplarının genel çerçevesini de görmüş oluyoruz.

Spinoza’nın bu kitabında akıl ve hafıza, hayal gücü ve akıl gibi getirdiği bazı ayrımlar hem güncelliğini koruyarak tartışılmaya devam ediliyorlar hem de akılda soru işaretleri bırakıyorlar.  Özellikle hafızanın ve hayal gücünün akıldaki yeri ve bilgiye ulaşmadaki yeterliliği üzerine yaptığı sorgulamalar tartışma değerlerini hala koruyorlar. Yine Spinoza’nın yaptığı bilgi ve bilgiye ulaşma yollarını  kategorilendirmesi ise bence hala güncel mantık ve bilgiye ulaşma metotları açısından önemlerini koruyan nitelikte.  Ezeli ve ebedi olana ulaşma gayesi ise aslında bize mutluluğa ulaşma yolundaki kısır döngüyü bir nebze de olsa kırma imkanı veriyor. Tüm bunlar ve daha fazlası ile de Spinoza  günceldeki etkin rolünü korumaya devam ediyor.

                                                                                                                                                                       

Sayfayı Paylaş :