HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



Nurçin Eryetgin

Bu haftaki kitap değerlendirme yazımız Boğaziçi Üniversitesi,Türk Dili ve Edebiyat Bölümü 1.Sınıf öğrencisi sevgili Nurçin Eryetgin'in kaleminden. Kendisine teşekkür ediyor, keyifli okumalar diliyoruz. 

GÜZELLİK VE YÜCELİK DUYGULARI ÜZERİNE GÖZLEMLER

Güzellik ve Yücelik Duyguları Üzerine Gözlemler, Immanuel Kant tarafından henüz kırk yaşındayken ve üniversitede genç bir eğitim görevlisiyken kaleme alınmış bir felsefe kitabıdır. Diğer felsefi kitaplara nazaran kısa fakat yoğun bir kitap olan Güzellik ve Yücelik Duyguları Üzerine Gözlemler, toplam beş bölümden oluşmaktadır. Bunlar; Giriş- Güzellik ve Yücelik Duygularının Farklı Nesneleri Üzerine- Genel Olarak İnsanda Güzelliğin ve Yüceliğin Öznitelikleri Üzerine- İki Cinsin Karşılıklı İlişkilerinde Güzellik ve Yücelik Ayrımı Üzerine- Güzelliğin ve Yüceliğin Birbirinden Ayrı Duygularına Dayandıkları Ölçüde, Ulusal Karakteristikler Üzerine- olmak üzeredir.  Ayrıca kitabın 1764’te yayımlanıp, Ahmet Fethi tarafından Türkçeye çevrildiği unutulmamalıdır. 

Kitabın diğer bölümlerine nazaran en uzunu olan Giriş kısmına baktığımızda öncelikle Kant’ın yöntemlerine dair bilgilerle karşılaşıyoruz. Burada Kant’ın fikirlerini beyan ederken önce soyut ve basit olanı açıklayıp sonrasında somut verilerle düşüncesini kanıtlayacağını öğreniyoruz. Bununla beraber yine Giriş bölümünde yer alan bir başlıkta olmak üzere ve kitabın diğer sayfalarında da sıklıkla hatırlatılacak olan, Kant’ın bu kitabı bir filozof değil de gözlemci tutumu ile yazacağı bilgisini alıyoruz. Gözlemci ve filozof arasındaki fark nedir diye soracak olursak, basitçe ve kısaca, filozof bir konu hakkındaki düşüncelerini öznel yargılarıyla sebep ve sonuçlandırırken gözlemci, olabildiğince objektif yaklaşır diyebiliriz. Bu bölümde Kant’ın estetik kavramına dair temel bir kitap denemesini çok erken yaşta kaleme aldığına bakacak olursak, şaşırmakta haklı olduğumuzu fakat Yeni Çağ felsefesinde bu kavrama eğilmenin hiç de şaşılacak bir şey olmadığını aksine döneminin bir gereği olduğunu da öğreniyoruz.

İlk bölüme geçtiğimizde öncelikle kitabın temel kavramlarına genel bir bakışla karşılaşıyoruz. Öncelikle hoşlanma duygusunun göreli olduğundan ve Kant’ın bu bilgiyi “bir durum ya da bir nesne karşısında bazı insanların tiksinti duyması ve aynı durum karşısında bazılarımızın da haz ve zevk duyması” durumundan almasından bahsediliyor. Bunun yanında Kant’ın neden güzellik ve yücelik kavramları üzerinde çalıştığının bir açıklaması da var. Çünkü Kant’a göre güzellik ve yücelik duyguları insan doğasında nesnel bir şekilde belirlenebilecek bir yer teşkil etmektedir. Her ne kadar kavramsal olarak güzellik ve yücelik kafamızda canlandığı gibi olumlu kavramlar olsalar da Kant bunları iki farklı alanda gruplandırıyor. Ona göre yüce olan insanı harekete geçirmektedir. Güzel olan ise büyülemektedir. Yüce olan sadece hayranlık gibi olumlu hislere değil aynı zamanda korku, melankoli ve merak duygularına da eşlik edebilir. Bu yönüyle de güzellikten ayrılır. 

Bana göre kitabın en can alıcı noktası Kant’ın belirleyici özellik olarak güzelliği kadına, yüceliği erkeğe atfetmesiydi. Bir paragrafında bu kavramları cinsiyetlere atfederken vücut yapısına indirgemediğinden bahsetse de ilerleyen sayfalarda sıklıkla kadının fiziksel özellikleriyle bağdaştırdığını görüyoruz. Erkeği soylu, kadını güzel olarak temellendirirken erkeğin güzellikten kadının da soyluluktan tamamen uzaklaştırmadığını söylese de buna yönelik bir örnek kitabın içerisinde ne yazık ki mevcut değil. 

Kitabın bölümlerinden biri olan Genel Olarak İnsanda Güzelliğin ve Yüceliğin Öznitelikleri Üzerine’de yüce özniteliklerin saygı, güzel özniteliklerin ise sevgi uyandırdığının yinelendiğini görüyoruz. Buna ek olarak yücelik heyecanın güzellik heyecanından daha güçlü olduğunu fakat yücelik arada bir güzellikle yer değiştirmezse veya güzellik ona eşlik etmezse yüceliğin tatsızlaşacağını okuyoruz. Burada okuyucuyu düşündürecek bir noktaya özellikle değinmek istiyorum. Verilen bilgilere dayanarak ve yücelik erkeğe, güzellik de kadına atfedildiğinde, kadının yalnızca erkeğe eşlik ettiği durumlarda değerli olduğunu savunabilir miyiz? Daha da genel bir düşünceye varacak olursak, yüceliğe güzelliğin eşlik etmediği durumlarda güzellik güzelliğinden, yücelik de yüceliğinden eksik kalır diyebilir miyiz?

Kitapta yüceliğin güzelliğe göre biraz daha derinine inildiği için yüceliğin bazı özelliklerinin üzerinde durmalıyız. Bu zamana kadar yüceliğin harekete geçirici özelliğinden ve kaynağını da iyi bir yürekten aldığını öğrendik. Peki yücelik hangi sınıra kadar yüceliktir? Örneğin iyi kalpliliği ağır bastığı için maddi durumu olmayan insanlara yardım eden ama kendi borçlarını ödemeyerek görevini yerine getirmeyen bir kişi erdemli ve yüce sayılabilir mi? Başka bir örnek olarak iyi yürekli, arkadaşlık duygularına kapılıp başkalarının isteğine göre şekillenen ve içinden gelmediği halde onlara ayak uyduran birinin yüceliği hakkında ne söylenebilir? Bunun yanında diğer örnekler de şunlar olabilir; fazla çalışkan, disiplinli olup insanda saygı uyandıran ama ahlaki güzelliklerden uzak kişiler hakkında ne söyleyebiliriz?

Sonuç olarak Güzellik ve Yücelik Duyguları Üzerine Gözlemler kitabı, okurken beni hem yormuş hem ilgimi çekmiş hem de kızmama sebep olmuş bir kitaptır. Tek okunuşla tamamen kavranamayacağını düşündüğüm bu kitap, Kant tarafından güzellik ve yücelik kavramları her ne kadar gözlemci yaklaşımla ele alınacağı savunulsa da buna uyulmamış ve kitap öznel düşüncelerle döşenmiştir. Buna rağmen Güzellik ve Yücelik Duyguları Üzerine Gözlemler kitabı bazı bölümlerinde karşı çıktığım görüşler içerse de onun yücelik ve güzellik kavramlarına farklı bakış açısından bakabilmemizi sağlayan faydalı bir kitap olduğu kanısındayım.

Sayfayı Paylaş :