HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



2. Sınıf öğrencimiz sevgili Hamza Alan'ın Niyazi Berkes'in "Türk Düşününde Batı Sorunu" adlı eseri üzerine kaleme almış olduğu kitap kulübü makalesini sizlerle paylaşıyoruz.

TÜRK DÜŞÜNÜNDE BATI SORUNU

Eserimiz, Niyazi Berkes’in Osmanlı Devleti’ni yıkılışına götüren “reformlar” sürecinin tarihçesini veciz bir dille anlatmasıyla başlıyor. Bu bağlamda yazar, Batılılaşma ve Batı mefkuresinin Türk düşünündeki tarihsel gelişimini, sebeplerini ve sonuçlarını anlatmaktadır.

Niyazi Berkes, Türk “reform” sürecini dönemin koşulları, iktisadi ve sosyokültürel yapı nazarından ele almaktadır. Bu bakımdan geniş bir perspektif ile Türk reform sürecinin aksamasına hatta aksi yönde hareket etmesine sebep olan amilleri ortaya koymaktadır. Devrim sürecinin gelişimini köstekleyen etkenlerin kökenine inerek asli unsurlarını açığa kavuşturmuştur. Bu sürecin önündeki engelin gerici faaliyetler, yobaz gruplar olduğuna dair cari yargının incelemesini yapmış, bu bağlamda Türk aydınına bir eleştiri getirmiş, dönemin devlet erkanının faaliyetlerinin haiz olduğu “önemi” sorgulamıştır. Türk reform hareketlerinin başlangıç noktalarındaki kıyasen akıllıca olan yöntemlerin, tatbikatındaki hataları görmüş, gelişmekte olan devletlerin ekonomi politiğine bu bağlamda bir eleştiri getirmiştir. Borçlanarak büyüme fikrinin tatbikat safhasında yersiz harcamalar ile çöküşe uğradığını, kervan yolda düzülür mantığının silsile halinde sonuçlarını, bu bakımdan plansız hareket ile sadece ekonomi sahasında değil askeri sahada da tahayyül edilen istençlerin hayalden öte olmadığını ortaya koymuştur. Düyûn-ı Umûmiye kurumunun işleyiş tarzını açık bir şekilde ortaya koyarak dönemin mali yapısını incelemiş bu bağlamda Osmanlı’nın bağımsızlığını sorgulamıştır. Dönemin devlet erkanı ve aydınlarının yanlış Batılılaşma hareketindeki etkilerini açığa kavuştururken, diğer yandan reform hareketlerinin kösteklenmesine ilişkin birincil etkilerini de ortaya koymuştur. “Reformist” çevrenin toplumsal reformun önemini anlayamadığını dile getirmiş, programsız devrimin ekonomik “buhrana” yol açtığını ve bu gibi nedenlerden ötürü devrimlerin halk tarafından “sahiplenilemediğini” savunmuştur.

Berkes, Batı’yı objektif bir şekilde ele almaya çalışmış; dönemsel olarak hâkim olan uç anlayışlardan daha itidalli bir bakış sergilemiştir. Çeşitli ideolojilerin bağlılarından gördüğü tepkiler onun bu itidaline delalet edebilir. Ayıca diğer bir uç nokta olan, kendi tabiri ile “şair” devlet adamlarını ve fildişi kulelere kapanmış aydınları sistemli olarak eleştirmiştir. Günümüzde halen varlığını sürdüren, fikri temellendirmesini sloganlarda bulan, salt militer anlayışlı yapıları eleştirmiştir.

“Türkçülük döneminden de Türk düşünüşüne bir miras daha kaldı: eski ekonomik görüş yokluğunun üstüne şimdi hiçbir realite sınırı tanımayan bir düş dünyasında yaşamak, ulusal soruları düşünme ve tartışmada rasyonel, objektif davranış yerine heyecan ve atmasyon yöntemini yerleştirmek. Bunun “hitabet” adı altında aktörlüğü bile gelişti.”

Berkes, başarısız reform hareketlerinin mirası olan ağır borçlar ve toplumsal çürümenin zorunlu olarak uluslaşmayı gerektirdiğini söylemiştir. Süreç içerisinde hâkim olan düşünce sistemlerini incelemiş; Türkçülük, Turancılık, Ümmetçilik, Batıcılık, Osmanlıcılık gibi paradigmaların arkasında yatan asli gayeleri belirtmiş, bu bakımdan ulusal bağımsızlık savaşının hususiyetini açıklamıştır. Elde ettiği çıktılar neticesinde genel bir eksen belirlemiş, bu bakımdan gerekli adımların -mütehassısların önderliğinde- atılmasını vurgulamış, programlı bir reform sürecinin gerekliliğini açıklamıştır. Batı “destekli” bir reform sürecinin milli menfaatler açasından tehlikeli olduğunu ise şu sözlerle savunmuştur:

“Türkiye'nin modernleşmesine kendi anlamlarında yardım sağlamış olan Batı devletleri ise Türkiye'ye militer ve politik anlamda muhtaç olmadıkları dönem gelince Türkiye'nin gelişmesine karşı yardım değil, ilgi bile göstermezler. Bu dönemlerde başka çıkarlar gerektirmişse, Türk aleyhtarlığı yaptıkları bile çok görülen bir şeydir. Gerçekte Türkiye Batılaşma savaşında hiçbir Batı devletinden bu davaya yarar hiçbir yardım görmemiştir. Yardım görmüşse bu, Türkiye'nin Batılılaşmasına değil, o Batılı devletin ulusal çıkarına yaramıştır. Bunu bize en iyi gösteren şey, Türkiye'nin Batılılaşmada en çok başarı gösterdiği zamanların Batı dostu olmadığı zamanlara rastlamasıdır.”

Sayfayı Paylaş :