

Nefret, karşılık gördükçe artar, oysa sevgiyle yok edilebilir. Sevginin tamamen yenilgiye uğrattığı nefret, sevginin içine girer ve böylece sevgi, öncesinde nefretin var olmadığı sevgiden daha da büyük olur.
“Her yoksula yardım eli uzatmak, bireylerin erişim ve gücünün çok ötesindedir. Yoksulların bakımı tümüyle toplumun üzerine düşen bir görevdir.”
Katolik bir serüvenci ve çok yönlü bir bilim insanı olan Franz van der Ende, genç Spinoza ’ya Latince dışında matematik, geometri gibi pozitif bilim alanlarında da yol göstermektedir. İspanyolca, İbranice, Portekizce, Hollandaca ve Fransızcayı rahatça konuşabilen Spinoza, artık Latince diline de hâkim olmaya başlamış, bu dilde yayınlanan eserleri okuyarak yeni ufuklara yelken açmıştır. Tarih ve siyaset biliminin kurucusu sayılan Floransalı Niccolo Makyavelli ile Fransız matematikçi, biliminsanı ve filozof Rene Descartes’in düşüncelerinden etkilenen Spinoza, Yahudi dininin geleneksel öğretilerine karşı çıkmaya başlar. İlerde çok başarılı bir haham olması hayal edilen genç adamın gittikçe farklı tavırlar sergilemesi, onu yetiştiren hahamları rahatsız etmektedir. Önceleri sert biçimde uyarılan Spinoza, düşüncelerini savunmaya devam edince Yahudi tarihinin en ağır aforozuna tabi tutulacaktır. 24 yaşından itibaren tüm Yahudi dostlarından ve aile fertlerinden koparılan ve görüşme yasağı getirilen Spinoza inzivaya çekilir. Bu da yetmeyecek, hahamların talebi üzerine Amsterdam Belediyesi’nin kararıyla yaşadığı şehri de terk etmek zorunda kalacaktır.
“Nefret, karşılık gördükçe artar, oysa sevgiyle yok edilebilir. Sevginin tamamen yenilgiye uğrattığı nefret, sevginin içine girer ve böylece sevgi, öncesinde nefretin var olmadığı sevgiden daha da büyük olur.”
Bu gelişmelerden sonra Baruch adını Benedict’e çeviren gönlü yaralı düşünür, yaşamını sürdürebilmek için bir yandan teleskop ve mikroskoplarda kullanılan mercekleri yontma işi yaparken bir yandan da sığındığı kasabalarda okumaya, düşünmeye ve yazmaya devam etmektedir. 1670 yılında şimdiki Lahey’e taşınan Spinoza, geri kalan ömrünü orada, mütevazı koşullarda ve çoğu zaman tek başına geçirecektir.
Mercek yapımında uzmanlaşan Spinoza’nın yakın çevresi kendisinden optik alanında önemli buluşlar yapmasını beklerken, o vaktini karmaşık felsefi konularda derinleşmeye vakfeder. Değerini bilen ve yardımcı olmak isteyen az sayıda dostunun maddi desteklerini reddeden, ona teklif edilen hocalık önerilerini geri çeviren Spinoza için “gerçekliği öğreten bir hoca olarak, kendi tavsiyelerini özel hayatında da uygulayabilen, bu örnek davranışlarıyla her türlü övgüyü hak eden bir birey” tanımlaması yapılmıştır.
“Gurur, insanın kendisini bir şey sanmasından kaynaklanan hazdır.”
Spinozanın ahlak öğretisi onun varlık öğretisine dayanır. Spinoza’ya göre ahlak yasası, kaynağını doğa yasası veya Tanrı gibi objektif kaynaktan alır. Dolayısıyla insan doğa yasasına uyarak evrensel ahlaka ulaşır ve Tanrı’nın da sevgisini kazanır. Çünkü doğa yasası ile tanrı bir ve aynı şeydir.Bu görüşe Panteizm denir.Fakat doğa yasasına ulaşmak için insanın önünde aşması gereken tutku ve arzu engeli vardır. Bu engeller yalnızca aklın verdiği bilgiyle aşıla bilir. İnsanlar bilmediği şeylerin tutsağıdırlar.Bilgiden aldıkları güç sayesinde insanlar tutku ve arzularının esiri olmaktan kurtulur, hür ve erdemli olur.
“Zihin ne kadar bu tanrısal aşktan veya hoşnutluktan zevk duyarsa o kadar anlar; yani duygular üzerinde o kadar güç sahibi olur ve kötü olan duygulara o kadar az maruz kalır"
Spinoza’ya göre, insan tüm güçlerine Tanrı’dan dolayı sahiptir ve insanın Tanrı’dan dolayı sahip olduğu en büyük gücü, insanı tüm diğer biraylerden ayırt edebileceğimiz yanı, kozmik düzeni düşünebilme ve bilme gücüdür. İnsan işte bu gücü sayesinde erdemlere ulaşabilir, erdem alışkanlığı edinebilir, en yüksek iyiyi kazanabilir. İnsan için en yüksek iyi, Tanrı’nın bilgisidir. Çünkü zihnin anlayabileceği en yüksek şey tanrı’dır. Bu aynı zamanda insanın en büyük mutluluğudur daha doğrusu hoşnutluğudur.( Spinoza,Solmaz Zelyut Hünler,Paradigma, İstanbul, Mart 2003, S.57.) Spinoza ethica’nın en son önermesinde “ beatitudo non est virtutis praemium, sed ipsa virtus” “ hoşnutluk, erdemin ödülü değil, ama erdemin kendisidir.” der.
Özgürlük kavramını “insanların nereden kaynaklandıklarını bilemedikleri istek ve arzularının, iştahlarının farkına varması” olarak tanımlayan genç filozof, yazdıklarını çoğunlukla kendine saklamış, yaşadığı dönemde yalnızca Tractacus Teologico – Politicus – Mantıksal Siyasi Tez ve Principles of Descartes Philosophy Geometrically Demonstrated – Descartes Felsefesinin Geometrik Biçimde Açıklanması adlı kısa denemeleri Latince yayınlanmıştır.
“Bir şeyi istediğiniz kadar ince dilimleyin daima iki yüzü olacaktır.”
Spinoza, olan biten her şeyin bir gereği olduğuna inanırdı. Bu yönüyle Kierkegaard, Nietzsche, Marcuse, Sartre gibi son dönem varoluşçularına ilham verdiği söylenebilir. Spinoza’ya göre insanlar neden, nasıl davrandıklarını anlama özgürlüğüne sahiptirler. Ünlü düşünüre göre özgürlük aslında olan bitene “hayır” demek değil, “neden” öyle olduğunu anlamak ve kabullenmektir, gerçekte insanlar özgür olduklarına inanır ama gözleri açık uyuduklarının farkına varmazlar.
Aydınlanma çağının ilk işaret fişeğini ateşleyen Spinoza’nın başyapıtı, ölümünden sonra yayınlanan Ethica: Geometrik Yöntemlerle Kanıtlanmış ve Beş Bölüme Ayrılmış Ahlak adlı Latince kaleme alınmış eserdir. Yazarın, milattan önce üçüncü yüzyılda yaşamış matematikçi Öklid’in geometrik çalışmalarını andıran şemalarla açıklanan teoremlerini anlamakta, bu konuda donanımlı okurlar bile zorluk çekmiştir. Bu devasa çalışmanın birinci bölümünde Spinoza’nın terimleri, ardından varsayımları sıralanır.
“Şimdinin geçmişten farklı olmasını istiyorsanız geçmişi inceleyin.”
“İyi” ve “kötü”yü birbirlerine karşıt değil tamamlayıcı gören, duyguların ise gerçeklerin yeterince anlaşılamamasından kaynaklandığını öne süren Spinoza’nın Ethica adlı çarpıcı eseri pek çok filozof için esin kaynağı olmuştur.
Spinoza’da erdemli olmak, insan yaşamının bir gereğidir. Buna göre, insan kendi yararına olanı devamlı gözetmeli ve bunu yaşamının en temel görevi kabul etmelidir. Nitekim insan, bu eyleminin sonucunda doğal olarak mutluluğa ulaşacaktır. Ancak, buradan, mutlu olmak için erdemli olmak gerekir, gibi bir sonuç çıkarılamaz. Çünkü Spinoza’nın düşüncesine göre, mutluluk erdemli olmanın doğal bir sonucudur. Nitekim Spinoza, bu konuda şunları ifade eder: ”Mutluluk erdemin bir ödülü değil, erdemin asıl kendisidir. Ve onun sevincini biz, tutkularımızı engellemekle duymayız. Aksine, onun sevincini duyduğumuz için tutkularımızı bastırırız.”
Tanımları, açıklamaları, sonuçları ve notlarla örülü içeriğiyle bu çalışma, bir felsefe metninden öte bir anlam taşır. Ethica ’yı; Tanrı, insan, zihin, beden, akıl, duygular ve özgürlük gibi derin kavramlara, matematiksel bir düşünce yöntemi ve mantık kuralları çerçevesinde yanıt arayan özgün bir eser olarak tanımlamak mümkündür.
Batı felsefesinin en özgün ve radikal düşünürlerinden olan Spinoza, hayatta kalabilmek için sürdürdüğü mercek yontma mesleğinin trajik bir sonucu olarak, 21 Şubat 1677 günü kuvars tozu hastalığı nedeniyle Lahey’deki mütevazı evinde sessizce yaşama veda eder.
Bu büyük filozofu bir başka büyük filozof olan Friedrich Hegel, şu çarpıcı cümlelerle değerlendirir:
“Ya bir Spinozacısınızdır ya da kesinlikle bir filozof değilsinizdir.”
Kaynak: https://dunyalilar.org/spinoza-otoriteye-boyun-egmeyen-filozof.html/ (Hasan Saraç)
http://platonunsakali.blogspot.com/2016/07/spinozann-ahlak-ogretisi.html (Çağatay Gürses )