Bilgisayardan sonra tablet kullanımının da yaygınlaşmasıyla birlikte kağıt ve ekran üzerine tartışmalar da giderek arttı. Kimileri kağıdı eline almanın ayrı bir tadı olduğunu belirtirken kimileri de ekran üzerinden okuyup yazmanın daha kullanışlı olduğunu belirtiyor. Ancak tartışmalar yalnızca kullanım pratikleriyle sınırlı değil.
Son yıllarda yapılan araştırmalar kağıt ve ekran karşılaştırması konusunda kullanıcılara önemli fikirler veriyor. Örneğin birkaç yıl önce yapılan bir çalışma, insanların aynı metni ekrandan okuduklarında kağıttan okudukları zaman hatırladıklarından daha az hatırladığını ortaya çıkarmış.
Sayısallaştırılmış bilginin okuma deneyimi üzerine etkisini anlamak amacıyla gerçekleştirilen bu araştırma kapsamında 50 kişiye 28 sayfalık bir öykü verilmiş. Okuyucuların yarısı bu öyküyü elektronik okuyucudan, diğer yarısı ise kağıttan okumuş. Ardından okuyuculardan öyküde geçen 14 olayı kronolojik olarak sıralamaları istenmiş. Metni elektronik okuyucudan okuyanların öyküde geçen olayları kronolojik olarak sıralamakta daha başarısız olduğu görülmüş. Araştırmacılar bu durumu dokunma hissinin öykünün zihinde yapılandırılmasına katkısı olmasına bağlıyor. Dokunmatik ekranların ise kağıda dokunmanın verdiği etkiyi yaratmadığını belirtiyorlar.
.
Bir metni kağıt üzerinden ve ekrandan okumanın farkını anlamak beynimizin yazılı bir metni nasıl yorumladığıyla ilişkilidir. Genellikle okuma işlemini düşünceler, fikirler, temalar, benzetimler gibi soyut kavramlarla ilgili bir beyin etkinliği olarak görürüz. Ancak aslında metinler, içinde yaşadığımız fiziksel dünyanın elle tutulur parçalarıdır. Beynimiz harfleri fiziksel birer nesne olarak görür. Nasıl yuvarlak, pürüzsüz bir yüzeyin, ince bir sapın elmayı tanımlayan özellikler olduğunu öğreniyorsak, harfleri de belirli bir düzende dizilmiş çizgiler, eğriler ve boşluklar olarak tanırız. Ancak okuma işlemi harflerin bu şekilde tanınmasının da ötesinde metnin fiziksel bir alan olarak algılanmasını da içerir. Bu bakımdan bir metin zihnimizde binalar, ağaçlar, yollar gibi parçalardan oluşan, belirli bir topoğrafyaya sahip bir bölgeye benzer. Okumak da sözcük ve cümlelerin anlamının ve onların temsil ettiği nesnelerin bütünleştirildiği, zihinsel bir yorumlamadır. Okudukça sayfaları çevirir, zihnimizde yarattığımız bölgedeki ağaçların, binaların arasından ilerleriz.
Az önce sözünü ettiğimiz araştırma da insanların yazılı bir metinde geçen belirli bir olayın metin akışı içinde ne zaman gerçekleştiğini, genellikle o olayın metnin neresinde geçtiğini hatırlayarak bulduğu düşüncesini destekliyor. Diğer bir ifadeyle insanlar yazılı bir metinde yer alan bir bilgiyi, çoğunlukla sayfadaki konumu ile birlikte hatırlıyor. Örneğin kitapta yer alan iki karakterin birkaç bölüm önce, sayfanın sol alt köşesinde bir yerlerde tartıştığını hatırlamak gibi. Bu da basılı metinleri avantajlı konuma getiriyor. Çünkü basılı metinler sayfa büyüklüğü, biçimi, sağ ve sol sayfa ayrımı, kalınlığı ve sayfa köşeleri ile ekranda okuduğumuz metinlere göre zihnimizde daha belirgin bir topoğrafya oluşturuyor. Böylelikle insanlar tıpkı adres tarif eder gibi –örneğin parkı geçtikten sonraki yokuşu çıkınca sağda - aradıkları bilgiyi de sayfalar içinde belirli bir yere sabitlemiş oluyor.
Ekranda ise metin yukarıdan aşağı uzayıp gidiyor ve sözcükleri, olayları konumlandırmanız mümkün olmuyor. Elektronik okuyucularda her ne kadar sayfa görünüşü ve sayfa numaraları olsa da metin yalnızca tek bir sanal sayfa görünümü üzerinden aktığı için kitabın yaptığı etkiyi yapmıyor.
2013’te yayımlanan bir başka çalışmada ise Norveç’te 10. Sınıfta okuyan 72 öğrenciye, okudukları metni kavrama becerilerini ölçmek için çoktan seçmeli ve kısa yanıtlar gerektiren sorulardan oluşan testler uygulanmış. Bu kapsamda bir okuma parçası öğrencilerin bir bölümüne kağıt üzerinde verilirken geri kalanlara ekran üzerinde pdf biçiminde gösterilmiş. Testler sonucunda, parçayı kağıttan okuyan öğrencilerin metni kavrama konusunda daha başarılı olduğu görülmüş.
Başka bir çalışmada araştırmacılar acıklı bir öyküyü kağıttan okuyanların aynı öyküyü tabletten okuyanlara göre daha fazla empati kurduğunu, metne daha iyi nüfuz ettiğini ortaya çıkarmış.
Uzmanlar ekran üzerinden bir metin okurken dikkatin genellikle daha çok dağıldığını, bunun da okumanın bilişsel ve duygusal yönü üzerinde olumsuz etkisi olduğunu belirtiyor. Ancak kimi uzmanlar okuduğunuz metnin içeriğinin de bu konuda önemli olduğunu, dolayısıyla bu etkinin kanıtlanması için daha çeşitli metinler üzerinde araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor. Örneğin her bir sözcüğüne dikkat kesilmek zorunda kalmadığınız kimi okuma parçalarına kıyasla anlaşılması zor metinleri okurken daha çok dikkat gerekeceğini belirtiyorlar.
.
Kağıt ve ekran arasındaki fark yalnızca okuma değil yazma deneyiminde de kendini gösteriyor. Buna göre araştırmacılar kağıda not alan öğrencilerin ekrana not alanlara göre daha başarılı olduğunu belirtiyor.
Bilgisayarda daha hızlı not alınabildiğini, düzenleme yapmanın çok daha kolay olduğunu ve bu pratikliğin kişiye çok zaman kazandırdığını, özellikle bilgisayar başında çalışanlar iyi bilir. Nitekim bir araştırmada bilgisayara not alan öğrencilerin, kağıda not alan öğrencilere göre neredeyse 2 kat daha fazla sözcük yazabildiği ortaya çıkmış. Ancak uzmanlar kimi zaman bunun avantajdan ziyade bir dezavantaj yarattığını belirtiyor. Çünkü kağıda not alan öğrencilerin kısıtlı zamanda daha az sayıda sözcük ekleyebileceklerini bildiklerinden öğrendikleri bilgiyi kağıda dökerken gereksiz bilgiyi ayırıyor ve asıl gerekli olan, önemli bilgiyi seçiyorlar. Bu da bilginin daha notlar arasında yerini almadan işlenmesini ve akılda daha iyi kalmasını sağlıyor.
Kaynak:TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi /Temmuz 2017 Yıl 50 Sayı 596